impROS
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

impROS

Sitemize Hoş Geldiniz
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
En son konular
» bilgisayar güzenlik kodu
Dilin Kültür Üzerinde Etkisi Icon_minitimeCuma Kas. 27, 2009 12:47 pm tarafından byHACKER:KC

» Tanışma Bölümü
Dilin Kültür Üzerinde Etkisi Icon_minitimePaz Kas. 15, 2009 12:21 pm tarafından vahapcancakir01

» Müthiş şiiirim!
Dilin Kültür Üzerinde Etkisi Icon_minitimePerş. Kas. 12, 2009 3:59 pm tarafından impROS

» coğrafya kitap cevapları
Dilin Kültür Üzerinde Etkisi Icon_minitimeCuma Kas. 06, 2009 6:02 pm tarafından byHACKER:KC

» İlginç Coğrafi Bilgiler
Dilin Kültür Üzerinde Etkisi Icon_minitimeCuma Kas. 06, 2009 5:38 pm tarafından My Man Gansters

» M.K. ******'ün İlkeri Ve Anlamları
Dilin Kültür Üzerinde Etkisi Icon_minitimeCuma Kas. 06, 2009 5:37 pm tarafından My Man Gansters

» Peygamber Efendimizin On İki Yaşından Otuz Yaşına Kadar Olan Hayatı
Dilin Kültür Üzerinde Etkisi Icon_minitimeCuma Kas. 06, 2009 5:36 pm tarafından My Man Gansters

» Peygamber Efendimizin Dünyaya Gelişine Kadar Cereyan Eden Hâdiseler
Dilin Kültür Üzerinde Etkisi Icon_minitimeCuma Kas. 06, 2009 5:35 pm tarafından My Man Gansters

» Z a m a n s ı z
Dilin Kültür Üzerinde Etkisi Icon_minitimeCuma Kas. 06, 2009 5:31 pm tarafından My Man Gansters

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Forum
Ortaklar
bedava forum

 

 Dilin Kültür Üzerinde Etkisi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
impROS
Admin
impROS


Mesaj Sayısı : 120
Kayıt tarihi : 15/09/09
Yaş : 29
Nerden : Adana

Dilin Kültür Üzerinde Etkisi Empty
MesajKonu: Dilin Kültür Üzerinde Etkisi   Dilin Kültür Üzerinde Etkisi Icon_minitimeÇarş. Ekim 28, 2009 6:39 pm

POPÜLER KÜLTÜR VE DİL SORUŞTURMASI

________________________________________


1. Popüler kültür ve dil ilişkisi üzerine bir değerlendirme yapar mısınız?
2. Konuşma dili olarak Türkçenin telâffuzu, vurgusu ve tonlaması üzerinde radyo ve televizyonun etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
3. Televizyon, internet, cep telefonu vb. iletişim araçlarının yeni ve yapay bir alt dil oluşturduğu görülüyor. Bu durumu, Türk dilinin geleceği ve gençler üzerindeki etkisi açısından değerlendirir misiniz?

Hakkı Devrim
Gazeteci, Yazar
1 Kültür dediğimiz maddî ve manevî değerler bütününün öğrenilmesinde ve gelecek nesillere devredilmesinde baş araç dildir. Sualin kısa ve kesin cevabı bu. Büyük kitleler Türkçeyi gazetelerde okuyor, radyo ve televizyonlarda işitiyor. İletişim araçlarının bu alanda etkisi aileden, çevreden ve okuldan daha azdır denemez. Bu devamlı bir etkidir.
2 Önemli ve belirleyici. Buna karşılık olumlu, dü zeltici, öğretici bir etkidir demek pek mümkün değil. Dinleyicilerini ana babanın, çevrenin, öğretmenlerin yanlışlarından kurtarıcı etkileri olduğu da söylenemez. Kitlelere seslenecek kadroları oluştururken Türkçe bilgilerine, telaffuz, vurgu, tonlama yeteneklerine önem verildiğini sanmıyorum. Seçildikten sonra geliştirilmeleri özen gösterildiğine dair de bilgim yok. Kısa ifadesiyle hataları düzeltmekten çok, çoğaltmak ve pekiştirmek gibi bir etkileri olduğu söylenebilir.
3 İnternet ve cep telefonu alt diliyle, şayet dediğiniz gibi böyle ayrı bir dil varsa, temas halinde değilim. Televizyon, topluca yapageldiğimize ek katkıda bulunarak Türk Dili'ne kötü muameleye devam ediyor. Ortak bir kusurumuz bu bizim. Televizyonun herkesten farklı bir tavır takınarak Türkçe'ye hizmet eder hale gelmesi gibi bir ümit beslemiyorum. Karamsar cevaplar verdim size. Kusura bakmayın, Türkçe açısından (...da) iç açıcı bir durumda değiliz.

Feyza Hepçilingirler
Yazar, Öğretim Görevlisi
1 Popüler kültürün ana belirleyicisi televizyon, dilin gündelik kullanımında da ana belirleyici durumunda. Bir gece önceki eğlence programında, dizi filmde, değişiklik olsun diye yapılan herhangi bir yanlış, ertesi gün çarşıda pazarda, okul koridorlarında defalarca yinelenerek yaygınlaşıyor. “Herıld yani, kal gelmek, oha olmak” gibi söyleyişler hep televizyon yüzünden yayıldı. Çıkış yeri televizyon olan bu tür söyleyişler, kendisini yineleyerek çoğalmakta, TV’deki o programı izlemeyenlerin de diline düşebilmekte; bir anlamda kendini çoğaltmakta. Çeviri yanlışları da aynı yollardan geçerek standart dilin içine sızmakta. Dün, gidenin de kalanın da “Hoşça kal” demesi, “Kendine iyi bak”lar bu yolla yayılmıştı; bugün, “Kırmak istediğim en son kişi sensin.” gibi, “Sen benim başıma gelebilecek en güzel şeysin.” gibi, Türkçenin mantığına aykırı söyleyişler bu yolla yaygınlaşıyor. Ayrıca televizyon böyle de “medya”nın popüler kültürü oluşturan öteki araçları, radyo ve gazeteler özenli bir Türkçeyle mi yayın yapmakta? Keşke bu soruya “Evet!” deme şansımız olabilseydi…
2 TRT, kendi bünyesi içinde eğittiği sunuculara, “spiiker, miiting” denmesi gerektiğini öğreterek öyle bir kapı araladı ki şimdi, üstelik, “Doğrusu budur!” diyerek yalnız sunucu ve spikerler değil, halktan pek çok kişi de vurguyu ilk ya da orta heceye kaydırmakta. Oysa, “doğrusu” neye göre saptanmalıdır? Sıklıkla düştüğümüz bir sömürge mantığı içinde, “Bu sözcüğün aslı X dilidir. O dilde de sözcük şöyle söylenmektedir.” deyip o söyleyişi benimsemek, yanlışın ta kendisi değil midir? Türkçede kullanılan sözcük, artık geldiği dilin değil, Türkçenin kurallarına uymak zorundadır. Zaten Türkçenin onlarca dilden sözcük aldığını düşünürsek her sözcüğün aslını bilip o dilin kuralına göre söyleme olanağımız da yoktur. Bugün yer adlarındaki ilk hece vurgusu, tür adlarına da kaydırılmış durumda. Bakıyorsunuz İstanbul’un bir ilçesinin adı olan “Kartal”, bildiğimiz kuşun adı olduğunda da yer adıymış gibi, ilk hecesi vurgulu olarak söylenmekte. “Onun bebeği oldu.” gibi bir tümcede, “bebek”, İstanbul’un ünlü semtinin adının söylendiği vurguyla “Bebek’i gezdin mi hiç?” tümcesindeki vurgusuyla söylenmekte.
Ucuz komedyenlerin Türkçeyi eğip bükerek güldürü ögesi yaratmaya çalışması da özellikle gençler ve çocuklar tarafından oyun olarak tekrarlandığında bile, o yanlış söyleyişlerin yaygınlaşmasına hizmet etmekte. Bunlardan daha ciddi bir tehlike oluşturan başka bir durum da Türkçenin giderek daha çok kişi tarafından “Amerikanca” tonlamasıyla konuşulması. Bunu da televizyonlarda, üstelik en ciddi görünen haber kanallarında, “ritimli konuşma” bahanesinin arkasına sığınarak yapanlar, farkında olarak ya da olmayarak, Türkçenin kendi sesini, kendi tınısını yitirmesine yol açmaktalar.
3 Yanlışın yayılma hızı, doğrunun yayılma hızından, her zaman kat kat fazladır. Pırıl pırıl bir Türkçe, kimsenin dikkatini çekmez de yamuk yumuk yazılışlar ve söyleyişler herkesin diline dolanır. Özgünlüğü, en ucuz ve en kolay yoldan yakalamaya çalışanlar, “Kırıcan mı belimi”, “öldürcen mi, çıldırtcan mı” gibi söyleyişlere, “Ayağını yerden kescem senin”, “Çilek dudaklarına yapışıp kalıcam” benzeri dizelere (!) bel bağladıklarında, bu sözlerin içeriğinin verdiği zararın yanında yazma ve söyleme biçimleriyle de hem Türkçeye hem gençlere zarar vermekteler. Hele Türkçe için, “Yazıldığı gibi okunur, okunduğu gibi yazılır.” biçimindeki bir ezberden fazlası öğretilmemiş gençlerde, bu yazılış ve söyleyişlerin asıllarını öğrenmemeye, hatta önemsememeye yol açabilirler. Zaten internet iletişiminde, “çetleşme” adı verilen hızlı haberleşmelerde, cep telefonu mesajlarında bu biçimde yazmakta olan genç için, garip bir durum değildir bu, kendisinin de bildiği biricik yazımdır. Anadilinin yazım ilkelerini bile bilmeyen bir gençten, o dili önemsemesini bekleyebilir miyiz? Peki, önemsemediği dille doğru düşünmesini, icatlar yapmasını, yaratıcı olmasını bekleyebilir miyiz? İşte, bir çeşit oyun olarak algılanan ve ciddiye alınmayan durum, bu kadar tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bunu da asla gözden uzak tutmamalıyız.

İbrahim Demirci
Eğitimci, Yazar
1 “Popüler kültür” sıfat tamlamasındaki “popüler” sıfatı da, “kültür” ismi de yabancı kökenli; bize Avrupa’dan gelmiş. Ama bunları ve benzer sözcük ve terimleri öyle benimsemiş, öyle kendimize ait gibi görüp kullanır olmuşuz ki, dilimizin ve düşüncemizin yerlilik ve yabancılık sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini seçmede zorlanabileceğimizi itiraf etmeliyiz. Sanırım konu, yeryüzünde egemen ve etkin olmaya çalışan ve kısaca “Batı uygarlığı” diyebileceğimiz yapının varlığı ve yayılma gücüyle doğrudan ilgili. Bir uygarlık da başta ekonomi ve siyaset olmak üzere, hayatın hemen her alanında kendi yaklaşımlarını oluşturan sözcük ve terimleri, maddî ve manevî bütün ürünleriyle birlikte bazen zorla, çoğu zaman da gönüllü olarak pazarlamayı biliyor. İşleyişinden artık pek de memnun olmadığımız “medrese” varken, “mekteb”i inşa etmiş ve Avrupa’dan hocalar getirmiştik; sonra ikisini de kapatıp “okul” yaptık. “Okul” sözcüğünün türetilişi ve kullanıma girişi ve daha da önemlisi Fransız “école”ü ile olası ilişkisi, günümüz Türkçesinin yatağı ve yönü hakkında düşündürücü bir örnek sayılabilir.
Sorunuzda amaçlanan “güncel popüler kültür”e ve etkilerine gelmeden önce biraz daha geriye gitmekte yarar gördüğüm için bunları söyledim. Cemil Meriç’in kitaplarından ikisinin adlarına bakalım: “Umrandan uygarlığa” ve “Kültürden İrfana”. İsterseniz bir de şöyle yazalım: Umran’dan Uygarlık’a, Kültür’den İrfan’a. Bu dört sözcüğün niçin ve nasıl bir araya getirildiğini, bu iki kitabı okumadan, şu anda yürürlükte olan dilin kazandırdığı bilgi, birikim ve çağrışım imkânlarıyla -bırakın kavramayı, sezmek bile- çok zor, belki imkânsızdır.
Kısacası, popüler kültür sepetindeki verilerle ülke ve dünya gerçeğini doğru kavramamıza yardımcı olacak bir dil arasında sağlıklı bir iletişimden, hattâ alışverişten söz edemeyiz. Dünyayı büyük bir köye dönüştürdüğü söylenen küreselleşme, aslında yabancılaşmış adacıklar mı oluşturuyor?
2 Sinema, televizyon ve radyo gibi iletişim araçları, özellikle çocukların ve gençlerin, sadece dilleri üzerinde değil, davranışları üzerinde de etkili olmaktadır. Ancak bu etkilerin sürekli ve kalıcı olduğunu sanmıyorum. Örneğin Laurel ile Hardy filmlerinin seslendirmesinde kullanılan, vurgusu özellikle çarpıtılmış Türkçe, yalnızca mizah amacı güdüyordu ve o amaca güzelce hizmet etmiştir. Sadri Alışık, Öztürk Serengil ve Kemal Sunal filmlerini filan da böyle değerlendirebiliriz. Bugün de meselâ “fielâle Hanım” ve “Avrupa Yakası” benzer bir konumdadır.
Dikkat edilmesi ve sakınılması gereken asıl olumsuzluk, mizahın ve abartının söz konusu olmadığı olağan dil düzleminde; haberlerde, belgesellerde, açık oturumlarda, bilimsel toplantılarda yapılan vurgu ve tonlama yanlışlarıdır. Hele eski yeni şiir okumalarında hem ölçüyü, hem anlamı perişan eden öyle vurgu yanlışları karşımıza çıkıyor ki, o şiirlerin şairleri mezarlarından yekinseler yeridir!
3 Ben her yeniliği ve değişimi kuşkuyla karşılayan, tutucu ve tepkici yaklaşımı benimsemiyorum. Örneğin, geçenlerde “kib” gördüm; ne anlama geldiğini bilmiyordum. Oğluma sordum, “kendine iyi bak”ın kısaltması olduğunu öğrendim. Buna benzer nice şey çıkıyor ortaya ve ben bunlardan çok rahatsızlık duymuyorum. Beni asıl rahatsız eden şey, “kendi”nin ne olduğunu, “iyi”nin ne olduğunu, “bak”ın ne olduğunu ve elbette bütün bunların ne olmadığını öğretmek hususunda kişiler, aileler, kurumlar olarak yetersiz kalışımızdır. Yunus Emre’yi tanımakta ve tanıtmakta yetersiz kalışımızdır asıl sorun.
Türkçe geçmişte Farsça ve Arapça gibi diller karşısında varlığını koruyup geliştirebilmiş bir dildir. Batı dilleri karşısında da eriyip gitmeyecektir. Bugün, sanırım, hem sadece ülkemizde değil, tüm yeryüzünde “dil”in geçerlik ve güvenilirliği üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Evet, bu daha âcil ve önemli bir gereklilik.

Necmiye Alpay
Gazeteci, Yazar
1 Popüler kültür, dil ile ilişkisinde bir yandan dilin kullanıcısı, bir yandan da etkileyicisi olarak yer alıyor. Bu kültür kategorisinin başlıca özelliklerini, kitlesel yaygınlık, hızlı değişirlik ve yüzeysellik olarak sayabiliriz.
Aynı özellikler, popüler kültürün gerek kullandığı dilde, gerekse dil üstündeki etkisinde de kendini gösteriyor. Popüler kültüre ait dil, hızla yaygınlaşma, modalaşma ve yüzeysel kalma eğiliminde olan bir dil.
2 Radyo ve özellikle televizyonun telaffuz, vurgu ve tonlama üzerindeki etkisi, en az, ailenin, arkadaş çevresinin ve okulun etkisi kadar belirleyici duruma gelmiş görünüyor. Bana göre bu konuda araştırılmaya değer örneklerden biri, önemli bir tiyatrocu olan Ferhan fiensoy örneğidir. fiensoy'un yıllar önce yanılmıyorsam "Köşe Dönücü" gibi bir adla televizyonda yayımlanan taşlama dizisinde kullandığı bütünüyle özel (yüklemde yoğunlaşmış) vurgular, bugünün konuşma dilinde neredeyse standart sayılabilecek ölçüde yaygınlaşmış durumda. Bu örneği, olumsuzlayıcı olmaktan çok, televizyonun ve popüler kültürün etki gücünü göstermesi açısından önemli bularak veriyorum. Söyleyiş uzmanı dilciler, bu program öncesinde, sırasında ve sonrasında kullanılan Türkçeyi bantlardan izlediklerinde bu etkiyi daha iyi ortaya koyabileceklerdir. Ferhan fiensoy örneğinin önemli bir başka yönü de, sanatçının ironik bağlamda kullandığı vurguların bugün devlet görevlilerinin dillerine varıncaya kadar yaygınlaşmış, hem gündelik dilin hem de ciddi dilin bir söyleyiş özelliğine dönüşmüş durumda olması. Ferhan fiensoy örneği, popüler kültürün mutlak bir kötülük olmadığının da bir göstergesi aynı zamanda. İçerik olarak uyandırıcı bir dildi çünkü sanatçının kullandığı dil. Popüler kültürün mutlak kötülükleri, böyle örneklerde değil, yüksek kültürün, daha çok da genç insanların düşünsel gelişmesinin önünü kesmesi durumunda ortaya çıkıyor. Konuyla ilgili olarak düşünen ve fikir üreten herkes, Türkçenin telaffuzu, vurgusu ve tonlaması üzerinde radyo ve televizyonun bir tür okul işlevi, eğitici işlev görmesi beklentisini ortaya koyuyor. Aynı derecede ortak bir görüş de, bu beklentinin ne yazık ki genellikle yerine gelmediği görüşü. Kişisel olarak, katıldığım beklentiler ve düş kırıklıkları bunlar. Ancak, dili toplumumuzun diğer kültürel olgularından ayrı olarak ele alamayacağımızı yineleme gereğini de duyuyorum: Eğitime, bilime ve sanata verdiğimiz yer ne ise, dilin de dönüp dolaşıp o yerde karar kılacağı unutulmamalı.
3 İletişim araçlarının etkileri, bir yönüyle kaçınılmaz etkiler. Sözgelimi, cep telefonlarında ve internette yaratılan şifrelenmiş ya da telegrafik dil kendi başına bir kötülük sayılmamalı. Modern yaşam kendi ihtiyaçlarına uyarlanmış alt diller oluşturacaktır elbette. Burada temel sorun, olup bitenlerin bilince çıkarılması ve zihinlerde egemenlik kurmasına olanak verilmemesi sorunu. Düşünsel ve eğitsel yaşamımız yeterince gelişkin olmazsa gerek Türkçe gerekse gençler bu yeni alt dillerin darlığından ileri gelen sorunlarla karşılaşabilir: Gelişmeyen kuşaklar, gelişmeyen bir dil vb. sorunlar. Buna karşılık, yeterince gelişme gösteren bir eğitim ve kültür yaşamı, dil düzeylerinin çeşitlenmesinden zarar görmeyecektir. Saygılarımla.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://byimpros.yetkinforum.com
 
Dilin Kültür Üzerinde Etkisi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Minarellerin İnsan Vücudu Üzerine Etkisi
» Milli Birlik Ve Beraberlikte Dilin Yeri Ve Önemi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
impROS :: KATEGORİLER :: Ödev Bölümü :: Dil ve Anlatım-
Buraya geçin: